Komşuluk Hukuku, mülkiyet hakkının sınırlarını toplumsal huzurun
gereklilikleri doğrultusunda yeniden çizer. Türk Medeni Kanunu’nun 683.
maddesinde, bir mülk sahibine tanınan geniş tasarruf yetkisi, hukuk düzeninin
sınırları içinde anlam bulur; bu sınırlar ise toplum yararına hizmet eden
ilkelere dayanır. Mülkiyet hakkı, bireye ait bir güç sembolü olmanın ötesinde,
toplumsal düzeni ve komşular arasındaki saygıyı koruma amacıyla dizginlenmiş
bir hak olarak karşımıza çıkar. “Komşu hakkı” kapsamında yer alan sınırlamalar,
sadece bireyler arası hakları değil, toplum içindeki uyumu sağlama
sorumluluğunu da ifade eder. Bu makale, mülkiyet hakkının toplumsal çerçevede
nasıl şekillendiğini ve bireysel hakların kamu yararı doğrultusunda ne şekilde
sınırlandırıldığını, yargı kararlarıyla getirilen kriterler üzerinden ele
alacaktır.
KOMŞULUK HAKKINA AYKIRILIK NASIL TESPİT EDİLİR, GİDERİLMESİ İÇİN NASIL
ÖNLEM ALINIR?
- Bir
toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi ve zorunlu
temel hukuk kuralına göre, hâkim somut olayın özelliğini, taşınmazların
konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri,
toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulundurarak, komşuların
birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü
sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı
giderici önlemlerden en uygununu bulma ve kaçınılmaz müdahaleleri yaparak
özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun için zararın niteliği, kapsamı
ve ne şekilde giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan
ve gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden
bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. (YARGITAY
1. Hukuk Dairesi 2010/12064 E., 2011/2874 K.)
- Yapma,
kaçınma ve katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir
bölümü TMK’nin “komşu hakkı” başlığı altında, 737 ile 750.
maddelerinde düzenlenmiş; 751 ile 761. maddelerinde de malikin yapması ve
katlanması gereken hususlar belirtilmiştir. Komşuluk hukukundan
kaynaklanan el atmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması
aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi el
atmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki davalının eylemi ile
davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru
olmasa dahi, el atmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata
hükmedilebilir. Kural olarak, davacının zararının doğmaması için bir önlem
almaması da el atmanın önlenmesi davasını etkilemez.
-
·
Mahkemece
yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri,
nitelikleri, konumları ve kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir
insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir el atmanın bulunup bulunmadığı
tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil,
objektif her normal insanın duyarlılığına göre el atmaya katlanıp katlanamayacağı
araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya
el atmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak
kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.·
Taşkın
kullanım belirlendiği takdirde, el atmanın tamamen ortadan kaldırılması veya
tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması
gerektiği bilirkişiler aracılığıyla tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar
dengeleri gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir. Bunun için de
mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu kayıtları ile çap ve
krokileri getirtilmeli; yapılacak keşifte kadastro mühendisi veya tapu fen
memuru bilirkişi yanında, davanın niteliğine, tarafların iddia ve savunmalarına
göre en uygun ihtisas grubu ve meslek erbabından seçilecek bilirkişiler hazır
bulundurulmalıdır. Düzenlenecek bilirkişi raporlarında, alınması gereken
önlemler ile tazminat, ecrimisil, yıkım ve eski hale getirme istekleri varsa
bunlar gerekçeli olarak gösterilmelidir. Davacının zararının önlenmesi esas
olmakla birlikte, davalıya da en az zarar verecek veya külfet yükleyecek önlem
veya önlemler belirtilmelidir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi 2016/11248 E.,
2019/946 K.)
- Mahkemece
yapılacak araştırmalarda, somut olayın özelliği, komşu taşınmazların
yerleri, nitelikleri, konumları ve kullanma amaçları göz önünde tutularak,
normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir el atmanın
bulunup bulunmadığının tespiti gerekir. Davacının sübjektif ve aşırı
duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre el
atmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir,
hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya el atmanın varlığı tespit edildiği
takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna
varılmalıdır.
- Taşkın
kullanım belirlendiği takdirde, el atmanın tamamen ortadan kaldırılması
veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin
alınması gerektiği bilirkişiler aracılığıyla tespit edilerek, tarafların
yarar ve çıkar dengeleri gözetilerek bunların en uygununa karar
verilmelidir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi E. 2017/1472 K. 2017/7632 T.
17.10.2017)
- Taşkınlığın
belirlenebilmesi için mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu
kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli; yapılacak keşifte, kadastro
mühendisi veya tapu fen memuru bilirkişi yanında ziraatçi bir bilirkişi de
hazır bulundurulmalıdır. Davalının kendi taşınmazı içerisine diktiği
ağaçların gölge yapmak suretiyle davacının taşınmazı üzerindeki bitkilere,
katlanma sınırını aşacak şekilde zarar verdiği yapılan keşif ve uzman
bilirkişi raporu ile belirlendiği takdirde, bu zarar ağaç dallarının
budanması veya seyreltilmesi ile giderilebiliyorsa bu önlemlere; buna
rağmen davacının zararı önlenemiyorsa ağaçların kökten kesilmesine veya
sökülmesine karar verilmelidir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi E.
2015/17747 K. 2016/10086 T. 5.12.2016)
HANGİ İMARA AYKIRILIKLAR KOMŞULUK HUKUKU KAPSAMINDADIR?
- Davalının
kendi taşınmazı üzerine yaptığı yapının yalnızca ruhsatsız olduğu, imara
aykırı bulunduğu ileri sürülüp TMK’nin 737. maddesi uyarınca yıkım ve eski
hale getirme istenemez. Yapının imara aykırı olması yanında bir zararın
doğması da şarttır. Salt imara aykırılık, idari mercileri ve idare
mahkemelerini ilgilendiren bir husustur. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi
2013/15203 E., 2014/2605 K.)
- Keşfe
katılan bilirkişiler tarafından hazırlanan 18.01.2013 tarihli ek raporda
“…bu yapılar kaçak ve ruhsatsızdır. Bu yapılar yüzünden davacıların deniz
havası ve görüşü engellenmektedir.” şeklinde görüş bildirilmiştir.
Dairemizin yukarıda açıklanan ilkelerinde de belirtildiği üzere, yalnızca
ruhsatsız ve imara aykırı olduğu ileri sürülerek yıkım istenemez; ancak
somut olayda dosya içerisindeki ve ceza dosyasındaki fotoğraflara,
18.01.2013 tarihli ek rapora göre davacıların deniz görüşü ve hava
sirkülasyonlarının etkilendiği belirlendiği halde, bilirkişi raporlarında
komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları ve kullanma amaçları
göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını
aşan bir el atmanın bulunup bulunmadığı dava konusu imalatlar yönünden
ayrı ayrı değerlendirilmediği gibi alınması gereken önlemler de
açıklanmamıştır. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi 2013/15203 E., 2014/2605
K.)
DENİZ GÖRÜŞÜ VB. ETKİLEYEN İMARA AYKIRILIKLARIN KOMŞULUK HUKUKUNDAKİ YERİ
NEDİR?
- Yalnızca
ruhsatsız ve imara aykırı olduğu ileri sürülerek yıkım istenemez; ancak
somut olayda dosya içerisindeki ve ceza dosyasındaki fotoğraflara,
18.01.2013 tarihli ek rapora göre davacıların deniz görüşü ve hava
sirkülasyonlarının etkilendiği belirlendiği halde, bilirkişi raporlarında
komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları ve kullanma amaçları
göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını
aşan bir el atmanın bulunup bulunmadığı dava konusu imalatlar yönünden
ayrı ayrı değerlendirilmediği gibi alınması gereken önlemler de
açıklanmamıştır. Bu itibarla, mahkemece yukarıda belirtilen ilkeler
doğrultusunda davalının komşuluk hukukuna aykırı davranışının ne şekilde
giderileceği belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken
eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir. (YARGITAY 14.
Hukuk Dairesi 2013/15203 E., 2014/2605 K.)
KOMŞULUK HAKKI KARARLARI İCRA DAİRESİ ELİYLE NASIL UYGULANIR?
- Dava,
komşuluk hukukundan kaynaklanan el atmanın önlenmesi ve kal istemine
ilişkindir. Mahkemece “davalının el atmasının önlenmesine, 21.10.2014
havale tarihli fen bilirkişisi raporunda A, B ve C harfleri ile gösterilen
kümes ve küçükbaş hayvan barınaklarının kal’ine” karar verildiği
görülmüştür. Bilindiği gibi, İcra ve İflas Kanunu’nun 30. maddesi
gereğince bir işin yapılmasına dair olan ilamın icra müdürlüğüne verilmesi
üzerine borçluya bir icra emri gönderilerek ilamda gösterilen süre içinde
ve eğer süre verilmemişse işin mahiyetine göre başlama ve bitirme
zamanları tayin edilerek icra müdürlüğü tarafından o işin yapılması
emredilir. Borçlu, emir gereğini yerine getirmezse, gereken masraf icra
müdürü tarafından bilirkişiye hesaplattırılarak ayrıca bir hüküm
gerekmeksizin bu masraf borçludan tahsil edilir. Somut olayda; mahkemece,
komşuluk hukukuna göre zarar ve zararın giderilmesi yöntemleri
belirlenerek hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak yıkım
masraflarının davalıdan tahsiline yönelik hüküm kurulması yerinde olmayıp,
belirtilen hususun infaz sırasında dikkate alınması gerektiğinin
düşünülmemesi doğru görülmemiştir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi E.
2015/5171 K. 2017/6707 T. 20.9.2017)
İLERİDE GERÇEKLEŞMESİ MUHTEMEL ZARARLAR İÇİN DAVA AÇILABİLİR Mİ?
- El atmanın
önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması
gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamaz; ancak istisnai
durumlarda henüz zarar doğmadığı halde yakın gelecekte zarar doğacağı pek
muhtemel veya muhakkak ise davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını
açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir. Komşuluk hukukundan
kaynaklanan el atmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması
aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi,
el atmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki davalının eylemi
ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir
kusuru olmasa dahi, el atmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata
hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem
almaması da el atmanın önlenmesi davasını etkilemez. Ancak davalının kendi
taşınmazı içerisine diktiği ağaçların, ileride büyüyüp davacının
taşınmazına gölge yapıp zarar vereceği iddiası ile açılan davaların reddi
gerekir. Uzun zaman sonra doğacak muhtemel zararlar için mülkiyet hakkının
kısıtlanması, mülkiyetin genel kurallarına ve Medeni Kanun’un 737.
maddesine ters düşer. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi 2016/11368 E.,
2019/1204 K.)
- Öte yandan;
bilirkişilerce 24.04.2015 tarihli keşif sırasında ağaçların budanmış
olduğu tespiti yapılmasına rağmen söğüt ağacının yeniden sürgün vereceği
ve ileride muhtemel zarara neden olacağı gerekçesiyle geleceğe yönelik
karar verilmesi de doğru değildir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi E.
2017/1472 K. 2017/7632 T. 17.10.2017)
KOMŞULUK HUKUKUNA AYKIRI EYLEMLER NEDENİYLE TAZMİNAT NASIL HESAPLANIR?
- Komşuluk
hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında, öncelikle davacının uğramış
olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığıyla tespit edilmesi ve
tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Tazminat
miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında
kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52.
maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nin
737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk
olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde
etkili olamaz. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi E. 2014/10302 K. 2015/1421
T. 10.2.2015)
BİLİRKİŞİ RAPORUNDA BULUNMASI ZORUNLU OLAN TESPİTLER NELERDİR?
- Somut
olayda; mahkemece yapılan keşiflerde alınan bilirkişi raporlarına göre,
davalının hayvan gübrelerini açık alanda istiflediği ve bu durumun
yönetmelik ve mevzuata uygun olmadığı bildirilmiştir. Ne var ki,
mahallinde iki kez keşif yapılmasına rağmen oluşan zararın nasıl
giderileceği hususunda yeterli açıklıkta bilirkişi raporu aldırılmamış ve
infaza uygun hüküm kurulmamıştır. Komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları
aşan kullanım halinin saptanması halinde, mahkemece kurulacak hükümde
zararlı davranışın giderilme şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin karar
yerinde açıkça gösterilmesi zorunludur. Bu husus, 6100 sayılı HMK’nın 297.
maddesi hükmü gereğidir. Ne var ki, bilirkişi raporlarında zararın
giderilme şekli gösterilmemiştir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi 2016/11248
E., 2019/946 K.)
PAYLI MÜLKİYETE TABİ TAŞINMAZLARDA TEK BİR MALİKİN DAVA AÇMASI YETERLİ Mİ?
- Dava
konusu 3533 ada 15 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 3 katlı betonarme
ilave binanın yıkılması istenmiş olmakla taşınmazın paylı mülkiyete tabi
olduğu anlaşıldığından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (13.6.1984 tarih ve
1982/358 Esas, 1984/710 Karar; yine 26.10.2005 tarih 2005/14-587 Esas
2005/609 sayılı Kararında) açıklandığı üzere el atmanın yanı sıra kal
isteminin de söz konusu olduğu hallerde tüm müşterek maliklerin davada yer
almaları gereklidir. Bu durumda, 3533 ada 15 parsel sayılı taşınmazın
maliklerinin tamamına karşı husumet yöneltilmesi gerekir. Taraf teşkili
sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken,
taraf teşkili tam olarak sağlanmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru
görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir. (YARGITAY 14.
Hukuk Dairesi E. 2016/10897 K. 2017/306 T. 17.1.2017)
KOMŞUNUN TAŞINMAZINA BAKAN KAMERA KOMŞU HAKKI KAPSAMINDA MIDIR?
- Davacılar vekili;
müvekkilleri ile davalının aynı binada yaşadığını, müvekkillerinin alt
katta, davalının ise üst katta oturduğunu, davalının evin girişine,
avlusuna, merdiven kısmına ve balkonuna kamera koyduğunu ve bu kameraların
müvekkillerinin evin giriş kapısı ve pencerelerine yöneltilerek kayıt
işlemi yaptığını, özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiğini belirterek el
atmanın önlenmesine ve kameraların kal’ine karar verilmesini talep
etmiştir. Mahkemece davanın kabulüne ve müdahalenin önlenmesine, bilirkişi
raporunda yerleri belirtilen 2, 3, 4 ve 5 numaralı kameraların kal’ine
karar verilmiştir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi 2016/2792 E. 2018/6717
K.)
GÜRÜLTÜNÜN KOMŞULUK HUKUKUNDAKİ YERİ NEDİR?
- Mahkemece;
ehil bilirkişi raporlarına dayanılarak, davalıya ait ve ortak alana monte
edildiği tespit edilen klima dış ünitelerinden çıkan sesin, keşif
sırasında dinlenen tanık beyanları da dikkate alınarak davacı maliki
rahatsız ettiği gerekçesiyle, davanın kabulüyle müdahalenin önlenmesine
karar verilmiştir. Dava, projeye aykırı olarak ortak alanlara yapılan
müdahalenin önlenmesi ve eski hale getirilmesi istemine dair olup,
mahkemece projeye aykırılıklar bilirkişi raporu ile belirlenmiş ve ortak
alan olduğu anlaşılan bölüme davalı tarafından yapılan müdahale tespit
edilerek müdahalenin önlenmesine ve eski hale getirilmesine karar
verilmiştir. Yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmesinde bir
isabetsizlik bulunmadığından, temyiz itirazlarının reddi ile usule ve
kanuna uygun olan hükmün onanmasına, 02/11/2017 günü oybirliği ile karar
verilmiştir. (YARGITAY 20. Hukuk Dairesi E. 2017/4558 K. 2017/8849 T.
2.11.2017)
- Somut
olaya gelince; dosyaya ibraz edilen 10.10.2013 tarihli bilirkişi
raporunda, klima ünitesinin yol cephesinde ve davacılara ait binaya yakın
mesafede olması sebebiyle oluşan gürültünün çevreyi rahatsız edeceği,
klima sisteminin izolasyonla gürültüsü azaltılsa dahi kesin çözüm
olmayacağı, hastane çatısına ya da daha uygun bir yere taşınmasının sorunu
tamamen çözeceği belirtilmiştir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi E.
2014/9691 K. 2015/1321 T. 9.2.2015)
- Dosya
kapsamına ve toplanan delillere göre, davacı ve davalının konutlarının
bulunduğu mahallenin ilçenin merkezi bir yerinde olduğu, gürültüye neden
olan köpek sayısının beş adet olduğu, dinlenen davacı tanıklarının da
köpeklerin çıkardığı ses ve gürültü sebebiyle çevredekilerin rahatsız
olduğunu belirttiği anlaşılmaktadır. Bu durumda söz konusu bilirkişi
raporundaki “köpeklerin sürekli havlamak suretiyle çevrede ses
kirliliğine sebebiyet verdiğine dair keşfen tespit edilmiş bir bulgu
bulunamamıştır” şeklindeki ifade, davanın reddi için yeterli bir
gerekçe oluşturmayacağından mahkemece diğer delillerle birlikte tanık
beyanları da yeniden değerlendirilerek, gerekirse bilirkişilerden ek rapor
alınarak sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. (YARGITAY 14. Hukuk
Dairesi E. 2014/17275 K. 2016/4189 T. 7.4.2016)
- Yerinde
uzman bilirkişilerin huzurunda yeniden keşif yapılarak, davacının meskeni
ile köpeğin bulunduğu yer arasındaki mesafenin, birbirlerine göre
konumlarının ve olayın cereyan ettiği mekâna ait özelliklerin
belirlenmesi, köpeğin gözlenmesi, havlama nedenlerinin gerektiğinde
veteriner hekime muayene ettirilerek saptanması; bundan sonra rahatsızlık
verici hâlin davacının katlanma sınırlarını aşıp aşmadığı ve nasıl giderileceği
hakkında bilirkişilerden yukarda değinilen ilkeler çerçevesinde ayrıntılı
rapor istenmesi ve sonucuna göre en uygun ve makul önlemin veya önlemlerin
alınmasına karar verilmesi gerekirken… (YARGITAY 1. Hukuk Dairesi E.
2009/10159 K. 2009/12611 T. 7.12.2009).
AYKIRILIĞIN NE ŞEKİLDE GİDERİLECEĞİ HÜKÜMDE NASIL YAZILMALIDIR?
- Komşuluk
hukukunun öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde,
mahkemece kurulacak hükümde zararlı davranışın giderilme şeklinin ve taraf
yükümlülüklerinin karar yerinde açıkça gösterilmesi zorunludur. Bu husus,
6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi hükmü gereğidir. Ne var ki, bilirkişi
raporlarında zararın giderilme şekli gösterilmemiştir. Hal böyle olunca,
uzman bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yerinde
yeniden keşif yapılarak, komşuluk hukukuna aykırı olduğu iddia edilen
eylemler tek tek değerlendirilerek bu eylemlerin haksızlık teşkil edip
etmediğinin saptanması; bu nedenlerle davacıya ait işletmede bir zarar
meydana gelmişse, ne gibi önlemlerle zararın giderilebileceği hususunda
infaza elverişli rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi
gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi
doğru görülmemiştir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi 2016/11248 E., 2019/946
K.)
KOMŞU PARSELE TAŞAN AĞAÇLAR BAKIMINDAN UYGULAMA NEDİR?
- Keşif
sonucu alınan bilirkişi raporlarında 6227 parsel sayılı taşınmazda bulunan
ağaçların keşif tarihinden 3 veya 5 gün önce kesildiği, 1 adet ceviz
ağacının kaldığı ve bu ağacın şu an için zararı olmadığı; ancak
büyüdüğünde niza konusu olabilecek yakınlıkta olduğundan kökleriyle
birlikte sökülmesi gerektiği belirtilmiş, mahkemece muhtemel zarar dikkate
alınarak davanın kabulü ile 1 adet ceviz ağacının kesilmesine karar
verilmiştir. Halbuki bilirkişi raporunda da belirtildiği şekilde,
davalılara ait parselde bulunan 1 adet ağacın henüz bir zarara sebebiyet
vermediği anlaşılmış olup TMK’nin 737. maddesine göre doğmamış zararlar
için mülkiyet hakkının kısıtlanması mümkün olmayacağından ve TMK’nin 732.
maddesi gereğince de davalının eyleminin komşular arasında hoş
görülebilecek dereceyi aşmadığı anlaşıldığından, muhtemel zarar gerekçesi
ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle
bozulması gerekmiştir.04.04.2014 tarihli bilirkişi raporunda davalılara
ait 6228 parselde bulunan ağaçlardan erik ağacı dışındaki ağaçların dikim
normuna göre duvara dolayısıyla komşu parsele mesafeleri uygun
olmadığından kökleriyle sökülmesi gerektiği rapor edildiği anlaşılmış
olup, mahkemece bu rapor doğrultusunda davalılara ait 6228 parselde
bulunan 14 adet ağacın kal’ine karar verilmesinde bir isabetsizlik
görülmemiştir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi 2016/11368 E., 2019/1204 K.)
- Somut
olaya gelince; mahkemece yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda
davacının taşınmazına yakın (50 cm mesafede) olan incir ağacının davacının
taşınmazına zarar verdiği belirtilmesine rağmen, zararın giderimi
konusunda hangi önlem veya önlemlerin alınacağı açıklanmamış; davacının
taşınmazına uzak (3 metre mesafedeki) olan incir ağacının ise davacıya
herhangi bir zarar vermediği belirtilmişken mahkemece her iki ağacın da
sökülmesi suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Mahkemece, davacının parseline uzak mesafedeki incir ağacı bakımından davanın
reddine karar verilmesi, yakın mesafedeki incir ağacı bakımından ise
bilirkişiden ek rapor aldırılarak davacının taşınmazına verdiği zararın
giderimi konusunda ne gibi önlemler alınacağının tespiti istenmelidir. (YARGITAY
14. Hukuk Dairesi E. 2015/17747 K. 2016/10086 T. 5.12.2016)
- Somut
olayda; mahkemece yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporuna göre,
davacının davalının kendi taşınmazına dikmiş olduğu ağaçlar nedeniyle
hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir zararının bulunduğu saptanamamış,
zarar ispatlanamamıştır. Bu durumda yukarıda değinilen ilkelere göre
davacının komşuluk hukukundan kaynaklanan bir zararı tespit
edilemediğinden davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması
doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir. (YARGITAY 14. Hukuk
Dairesi 2016/11254 E., 2019/1178 K.)
- Ancak,
davalının kendi taşınmazı içerisine diktiği ağaçların ileride büyüyüp
davacının taşınmazına gölge yaparak zarar vereceği iddiasıyla açılan
davaların reddi gerekir. Uzun zaman sonra doğacak muhtemel zararlar için
mülkiyet hakkının kısıtlanması, mülkiyetin genel kurallarına ve Medeni
Kanun’un 737. maddesi hükmüne ters düşer. Yapılan incelemede; 04.04.2014
tarihli bilirkişi raporunda davalılara ait 6228 parselde bulunan
ağaçlardan erik ağacı dışındaki ağaçların dikim normuna göre duvara ve
dolayısıyla komşu parsele mesafelerinin uygun olmadığından kökleriyle
sökülmesi gerektiği rapor edilmiştir. Mahkeme, bu rapor doğrultusunda
davalılara ait 6228 parselde bulunan 14 adet ağacın kal’ine karar vermiş
olup, bu karar isabetli görülmüştür. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi
2016/11368 E., 2019/1204 K.)
- Davaya
konu olayda uygulama imkânı bulunan TMK’nın 740. maddesi, başkasının
mülküne geçip zarar veren dal ve köklerin, zarar gören mülk sahibi
tarafından kesilebileceğini hüküm altına almaktadır. Malik, kendi
taşınmazı üzerine diktiği ağaçların dalları ve kökleri komşunun
taşınmazına geçip zarar verdiğinde, ikaz üzerine makul bir süre içinde bu
dal ve köklerin kesilmesi gerekmektedir. Malik tarafından kesilmediği
takdirde, komşu bu dal ve kökleri kesip zaptetme hakkına sahiptir. Ancak
tüm ağaçların kesilmesine dair hüküm kurulmamalıdır.Taşkınlığın
belirlenebilmesi için mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu
kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli; yapılacak keşifte kadastro
mühendisi veya tapu fen memuru bilirkişi yanında ziraatçi bir bilirkişi de
hazır bulundurulmalıdır. Davalının kendi taşınmazı içerisine diktiği
ağaçların gölge yapmak suretiyle davacının taşınmazı üzerindeki bitkilere,
katlanma sınırını aşacak şekilde zarar verdiği yapılan keşif ve uzman
bilirkişi raporu ile belirlendiği takdirde, bu zarar ağaç dallarının
budanması veya seyreltilmesi ile giderilebiliyorsa bu önlemlere
başvurulmalıdır; buna rağmen davacının zararı önlenemiyorsa ağaçların
kökten kesilmesine veya sökülmesine karar verilmelidir. Komşuluk hukukunun
öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde ise,
mahkemece kurulacak hükümde zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf
yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur. (YARGITAY 14. Hukuk
Dairesi E. 2015/4990 K. 2017/5946 T. 11.9.2017)
- Bozma
kararında belirtildiği üzere, üç kişiden oluşan uzman bilirkişi
marifetiyle davalının ağaçlarının budanması halinde davacının zararının
engellenip engellenemeyeceği; bunun yanı sıra başkaca önlemlerle davacının
tarlasındaki ürünün zarar görmesine engel olunup olunamayacağı hususunun
açıkça tespiti gerekir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi E. 2017/1472 K.
2017/7632 T. 17.10.2017)
- Somut
olayda; 17.01.2014 tarihli, peyzaj, ziraat ve inşaat mühendisinden oluşan
heyet bilirkişi raporu incelendiğinde; davaya konu ağacın ceviz ağacı olup
tahmini 40 yaşında olduğu, belli aralıklarla dal budamalarının yapıldığı,
ağacın uç dallarından itibaren 1 metre olacak şekilde gençleştirme
budaması yapılmasının ağaca zarar vermeyeceğinin bildirildiği
anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece; 17.01.2014 tarihli bilirkişi heyet
raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı
gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bu
sebeple hükmün bozulması gerekmiştir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi E.
2015/3599 K. 2017/3764 T. 8.5.2017)
BAZ İSTASYONLARININ KOMŞULUK HUKUKUNDAKİ YERİ NEDİR?
- Davacı,
baz istasyonunun limit değerlere ve güvenlik mesafelerine uygun olmasına
rağmen zararlı olduğunu iddia ediyorsa, idari yargıda idareye karşı
yönetmeliğin iptali davası açması gerekir. Adli yargıda görülecek
davalarda ise davanın kabul edilebilmesi için öncelikle baz istasyonunun
yönetmelikte belirtilen limit değerlere uygun bulunmadığı ve sağlığa zarar
verdiğine ilişkin iddiaların kanıtlanması gerekir. Bunun için de öncelikle
ölçümleri yapacak olan bilirkişilerin nasıl seçilmesi gerektiği hususu
açıklığa kavuşturulmalıdır. 21.04.2011 tarihli Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren “Elektronik Haberleşme Cihazlarından
Kaynaklanan Elektromanyetik Alan Şiddetinin Uluslararası Standartlara Göre
Maruziyet Limit Değerlerinin Belirlenmesi, Kontrolü ve Denetimi Hakkında
Yönetmelik” uyarınca, bu yönetmelikte yer alan güvenlik mesafelerinin
ölçümünün, üniversitelerin elektrik-elektronik, haberleşme, fizik
mühendisliği gibi teknik bölümlerinden mezun olan ve ölçüm sertifikasına
sahip personel tarafından yapılması zorunludur.
- Somut
olayda; mahkemece yapılan 07.07.2015 tarihli keşif sonucu alınan
21.07.2015 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu baz istasyonunun
yönetmelikte belirtilen limit değerlere ve güvenlik mesafesine uygun
olduğu saptanmıştır. Bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesi
gerekirken, yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru
görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. (YARGITAY 14.
Hukuk Dairesi 2016/10096 E., 2018/9262 K.)
- Takip
dayanağı Üsküdar 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ilamıyla, “… baz
istasyonlarının para ile ölçülebilen bir zararı kanıtlanamamış ise de, baz
istasyonunun zarar verme ihtimali ile birlikte davacıların evine olan
mesafesi, kansere yol açtığına ilişkin toplumdaki genel kanı ve psikolojik
ortamın davacılarda tedirginlik ve ümitsizlik yarattığı, yaşam hakkı
Anayasa’nın güvencesi altında bulunduğundan bahisle, önceki kararda
direnilerek, 11 ada 69 parsel nolu taşınmaz üzerindeki davalı şirkete ait
baz istasyonunun kaldırılmasına…” karar verildiği, kararın temyiz
edilmeden 31.10.2012 tarihinde kesinleştiği, 11.06.2013 havale tarihli
bilirkişi raporunda dava konusu baz istasyonu antenlerinin ve kablolarının
söküldüğü, kule altında bulunan sistem odası içindeki baz istasyonu ile
ilgili diğer elektronik ekipmanın sökülmüş olduğu, kule üzerinde radyolink
antenlerinin bulunduğu, radyolinkin iki sistem arasında optik görüş olması
ve antenlerin yönlü olması nedeniyle direkt iki nokta arasında görüş
sağlandığı, bu antenlerin noktadan noktaya yayın yaptığı, çevresinde yayın
yapmadığı belirtilmiştir. Takip konusu kararda baz istasyonunun kaldırılma
gerekçesi, varlığının kişiler üzerindeki psikolojik etkisi olup, radyolink
antenlerinin bulunması mevcut haliyle kişiler üzerinde aynı psikolojik
etkiyi yapacağından hükmün infaz edilmediğinin kabulü ile talebin reddine
karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle icranın geri bırakılması
yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. (YARGITAY 8. Hukuk Dairesi E.
2014/25081 K. 2015/4282 T. 17.2.2015)