1. Anasayfa
  2. Yargı Kararları

Yargı Kararlarıyla Komşuluk Hukuku (Manzara, Gürültü, Kaçak İnşaat Vb.)


0

Komşuluk Hukuku, mülkiyet hakkının sınırlarını toplumsal huzurun
gereklilikleri doğrultusunda yeniden çizer. Türk Medeni Kanunu’nun 683.
maddesinde, bir mülk sahibine tanınan geniş tasarruf yetkisi, hukuk düzeninin
sınırları içinde anlam bulur; bu sınırlar ise toplum yararına hizmet eden
ilkelere dayanır. Mülkiyet hakkı, bireye ait bir güç sembolü olmanın ötesinde,
toplumsal düzeni ve komşular arasındaki saygıyı koruma amacıyla dizginlenmiş
bir hak olarak karşımıza çıkar. “Komşu hakkı” kapsamında yer alan sınırlamalar,
sadece bireyler arası hakları değil, toplum içindeki uyumu sağlama
sorumluluğunu da ifade eder. Bu makale, mülkiyet hakkının toplumsal çerçevede
nasıl şekillendiğini ve bireysel hakların kamu yararı doğrultusunda ne şekilde
sınırlandırıldığını, yargı kararlarıyla getirilen kriterler üzerinden ele
alacaktır.

 

KOMŞULUK HAKKINA AYKIRILIK NASIL TESPİT EDİLİR, GİDERİLMESİ İÇİN NASIL
ÖNLEM ALINIR?

 

  • Bir
    toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi ve zorunlu
    temel hukuk kuralına göre, hâkim somut olayın özelliğini, taşınmazların
    konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri,
    toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulundurarak, komşuların
    birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü
    sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı
    giderici önlemlerden en uygununu bulma ve kaçınılmaz müdahaleleri yaparak
    özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun için zararın niteliği, kapsamı
    ve ne şekilde giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan
    ve gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden
    bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. (YARGITAY
    1. Hukuk Dairesi 2010/12064 E., 2011/2874 K.)

 

  • Yapma,
    kaçınma ve katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir
    bölümü TMK’nin “komşu hakkı” başlığı altında, 737 ile 750.
    maddelerinde düzenlenmiş; 751 ile 761. maddelerinde de malikin yapması ve
    katlanması gereken hususlar belirtilmiştir. Komşuluk hukukundan
    kaynaklanan el atmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması
    aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi el
    atmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki davalının eylemi ile
    davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru
    olmasa dahi, el atmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata
    hükmedilebilir. Kural olarak, davacının zararının doğmaması için bir önlem
    almaması da el atmanın önlenmesi davasını etkilemez.

 

  • ·
    Mahkemece
    yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri,
    nitelikleri, konumları ve kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir
    insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir el atmanın bulunup bulunmadığı
    tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil,
    objektif her normal insanın duyarlılığına göre el atmaya katlanıp katlanamayacağı
    araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya
    el atmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak
    kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.

     

    ·
    Taşkın
    kullanım belirlendiği takdirde, el atmanın tamamen ortadan kaldırılması veya
    tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması
    gerektiği bilirkişiler aracılığıyla tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar
    dengeleri gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir. Bunun için de
    mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu kayıtları ile çap ve
    krokileri getirtilmeli; yapılacak keşifte kadastro mühendisi veya tapu fen
    memuru bilirkişi yanında, davanın niteliğine, tarafların iddia ve savunmalarına
    göre en uygun ihtisas grubu ve meslek erbabından seçilecek bilirkişiler hazır
    bulundurulmalıdır. Düzenlenecek bilirkişi raporlarında, alınması gereken
    önlemler ile tazminat, ecrimisil, yıkım ve eski hale getirme istekleri varsa
    bunlar gerekçeli olarak gösterilmelidir. Davacının zararının önlenmesi esas
    olmakla birlikte, davalıya da en az zarar verecek veya külfet yükleyecek önlem
    veya önlemler belirtilmelidir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi 2016/11248 E.,
    2019/946 K.)

 

  • Mahkemece
    yapılacak araştırmalarda, somut olayın özelliği, komşu taşınmazların
    yerleri, nitelikleri, konumları ve kullanma amaçları göz önünde tutularak,
    normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir el atmanın
    bulunup bulunmadığının tespiti gerekir. Davacının sübjektif ve aşırı
    duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre el
    atmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir,
    hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya el atmanın varlığı tespit edildiği
    takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna
    varılmalıdır.

 

  • Taşkın
    kullanım belirlendiği takdirde, el atmanın tamamen ortadan kaldırılması
    veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin
    alınması gerektiği bilirkişiler aracılığıyla tespit edilerek, tarafların
    yarar ve çıkar dengeleri gözetilerek bunların en uygununa karar
    verilmelidir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi E. 2017/1472 K. 2017/7632 T.
    17.10.2017)

 

  • Taşkınlığın
    belirlenebilmesi için mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu
    kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli; yapılacak keşifte, kadastro
    mühendisi veya tapu fen memuru bilirkişi yanında ziraatçi bir bilirkişi de
    hazır bulundurulmalıdır. Davalının kendi taşınmazı içerisine diktiği
    ağaçların gölge yapmak suretiyle davacının taşınmazı üzerindeki bitkilere,
    katlanma sınırını aşacak şekilde zarar verdiği yapılan keşif ve uzman
    bilirkişi raporu ile belirlendiği takdirde, bu zarar ağaç dallarının
    budanması veya seyreltilmesi ile giderilebiliyorsa bu önlemlere; buna
    rağmen davacının zararı önlenemiyorsa ağaçların kökten kesilmesine veya
    sökülmesine karar verilmelidir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi E.
    2015/17747 K. 2016/10086 T. 5.12.2016)

 

HANGİ İMARA AYKIRILIKLAR KOMŞULUK HUKUKU KAPSAMINDADIR?

 

  • Davalının
    kendi taşınmazı üzerine yaptığı yapının yalnızca ruhsatsız olduğu, imara
    aykırı bulunduğu ileri sürülüp TMK’nin 737. maddesi uyarınca yıkım ve eski
    hale getirme istenemez. Yapının imara aykırı olması yanında bir zararın
    doğması da şarttır. Salt imara aykırılık, idari mercileri ve idare
    mahkemelerini ilgilendiren bir husustur. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi
    2013/15203 E., 2014/2605 K.)

 

  • Keşfe
    katılan bilirkişiler tarafından hazırlanan 18.01.2013 tarihli ek raporda
    “…bu yapılar kaçak ve ruhsatsızdır. Bu yapılar yüzünden davacıların deniz
    havası ve görüşü engellenmektedir.” şeklinde görüş bildirilmiştir.
    Dairemizin yukarıda açıklanan ilkelerinde de belirtildiği üzere, yalnızca
    ruhsatsız ve imara aykırı olduğu ileri sürülerek yıkım istenemez; ancak
    somut olayda dosya içerisindeki ve ceza dosyasındaki fotoğraflara,
    18.01.2013 tarihli ek rapora göre davacıların deniz görüşü ve hava
    sirkülasyonlarının etkilendiği belirlendiği halde, bilirkişi raporlarında
    komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları ve kullanma amaçları
    göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını
    aşan bir el atmanın bulunup bulunmadığı dava konusu imalatlar yönünden
    ayrı ayrı değerlendirilmediği gibi alınması gereken önlemler de
    açıklanmamıştır. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi 2013/15203 E., 2014/2605
    K.)

 

DENİZ GÖRÜŞÜ VB. ETKİLEYEN İMARA AYKIRILIKLARIN KOMŞULUK HUKUKUNDAKİ YERİ
NEDİR?

 

  • Yalnızca
    ruhsatsız ve imara aykırı olduğu ileri sürülerek yıkım istenemez; ancak
    somut olayda dosya içerisindeki ve ceza dosyasındaki fotoğraflara,
    18.01.2013 tarihli ek rapora göre davacıların deniz görüşü ve hava
    sirkülasyonlarının etkilendiği belirlendiği halde, bilirkişi raporlarında
    komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları ve kullanma amaçları
    göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını
    aşan bir el atmanın bulunup bulunmadığı dava konusu imalatlar yönünden
    ayrı ayrı değerlendirilmediği gibi alınması gereken önlemler de
    açıklanmamıştır. Bu itibarla, mahkemece yukarıda belirtilen ilkeler
    doğrultusunda davalının komşuluk hukukuna aykırı davranışının ne şekilde
    giderileceği belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken
    eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir. (YARGITAY 14.
    Hukuk Dairesi 2013/15203 E., 2014/2605 K.)

 

KOMŞULUK HAKKI KARARLARI İCRA DAİRESİ ELİYLE NASIL UYGULANIR?

 

  • Dava,
    komşuluk hukukundan kaynaklanan el atmanın önlenmesi ve kal istemine
    ilişkindir. Mahkemece “davalının el atmasının önlenmesine, 21.10.2014
    havale tarihli fen bilirkişisi raporunda A, B ve C harfleri ile gösterilen
    kümes ve küçükbaş hayvan barınaklarının kal’ine” karar verildiği
    görülmüştür. Bilindiği gibi, İcra ve İflas Kanunu’nun 30. maddesi
    gereğince bir işin yapılmasına dair olan ilamın icra müdürlüğüne verilmesi
    üzerine borçluya bir icra emri gönderilerek ilamda gösterilen süre içinde
    ve eğer süre verilmemişse işin mahiyetine göre başlama ve bitirme
    zamanları tayin edilerek icra müdürlüğü tarafından o işin yapılması
    emredilir. Borçlu, emir gereğini yerine getirmezse, gereken masraf icra
    müdürü tarafından bilirkişiye hesaplattırılarak ayrıca bir hüküm
    gerekmeksizin bu masraf borçludan tahsil edilir. Somut olayda; mahkemece,
    komşuluk hukukuna göre zarar ve zararın giderilmesi yöntemleri
    belirlenerek hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak yıkım
    masraflarının davalıdan tahsiline yönelik hüküm kurulması yerinde olmayıp,
    belirtilen hususun infaz sırasında dikkate alınması gerektiğinin
    düşünülmemesi doğru görülmemiştir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi E.
    2015/5171 K. 2017/6707 T. 20.9.2017)

 

İLERİDE GERÇEKLEŞMESİ MUHTEMEL ZARARLAR İÇİN DAVA AÇILABİLİR Mİ?

 

  • El atmanın
    önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması
    gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamaz; ancak istisnai
    durumlarda henüz zarar doğmadığı halde yakın gelecekte zarar doğacağı pek
    muhtemel veya muhakkak ise davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını
    açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir. Komşuluk hukukundan
    kaynaklanan el atmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması
    aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi,
    el atmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki davalının eylemi
    ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir
    kusuru olmasa dahi, el atmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata
    hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem
    almaması da el atmanın önlenmesi davasını etkilemez. Ancak davalının kendi
    taşınmazı içerisine diktiği ağaçların, ileride büyüyüp davacının
    taşınmazına gölge yapıp zarar vereceği iddiası ile açılan davaların reddi
    gerekir. Uzun zaman sonra doğacak muhtemel zararlar için mülkiyet hakkının
    kısıtlanması, mülkiyetin genel kurallarına ve Medeni Kanun’un 737.
    maddesine ters düşer. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi 2016/11368 E.,
    2019/1204 K.)

 

  • Öte yandan;
    bilirkişilerce 24.04.2015 tarihli keşif sırasında ağaçların budanmış
    olduğu tespiti yapılmasına rağmen söğüt ağacının yeniden sürgün vereceği
    ve ileride muhtemel zarara neden olacağı gerekçesiyle geleceğe yönelik
    karar verilmesi de doğru değildir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi E.
    2017/1472 K. 2017/7632 T. 17.10.2017)

 

KOMŞULUK HUKUKUNA AYKIRI EYLEMLER NEDENİYLE TAZMİNAT NASIL HESAPLANIR?

 

  • Komşuluk
    hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında, öncelikle davacının uğramış
    olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığıyla tespit edilmesi ve
    tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Tazminat
    miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında
    kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52.
    maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nin
    737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk
    olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde
    etkili olamaz. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi E. 2014/10302 K. 2015/1421
    T. 10.2.2015)

 

BİLİRKİŞİ RAPORUNDA BULUNMASI ZORUNLU OLAN TESPİTLER NELERDİR?

 

  • Somut
    olayda; mahkemece yapılan keşiflerde alınan bilirkişi raporlarına göre,
    davalının hayvan gübrelerini açık alanda istiflediği ve bu durumun
    yönetmelik ve mevzuata uygun olmadığı bildirilmiştir. Ne var ki,
    mahallinde iki kez keşif yapılmasına rağmen oluşan zararın nasıl
    giderileceği hususunda yeterli açıklıkta bilirkişi raporu aldırılmamış ve
    infaza uygun hüküm kurulmamıştır. Komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları
    aşan kullanım halinin saptanması halinde, mahkemece kurulacak hükümde
    zararlı davranışın giderilme şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin karar
    yerinde açıkça gösterilmesi zorunludur. Bu husus, 6100 sayılı HMK’nın 297.
    maddesi hükmü gereğidir. Ne var ki, bilirkişi raporlarında zararın
    giderilme şekli gösterilmemiştir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi 2016/11248
    E., 2019/946 K.)

 

PAYLI MÜLKİYETE TABİ TAŞINMAZLARDA TEK BİR MALİKİN DAVA AÇMASI YETERLİ Mİ?

 

  • Dava
    konusu 3533 ada 15 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 3 katlı betonarme
    ilave binanın yıkılması istenmiş olmakla taşınmazın paylı mülkiyete tabi
    olduğu anlaşıldığından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (13.6.1984 tarih ve
    1982/358 Esas, 1984/710 Karar; yine 26.10.2005 tarih 2005/14-587 Esas
    2005/609 sayılı Kararında) açıklandığı üzere el atmanın yanı sıra kal
    isteminin de söz konusu olduğu hallerde tüm müşterek maliklerin davada yer
    almaları gereklidir. Bu durumda, 3533 ada 15 parsel sayılı taşınmazın
    maliklerinin tamamına karşı husumet yöneltilmesi gerekir. Taraf teşkili
    sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken,
    taraf teşkili tam olarak sağlanmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru
    görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir. (YARGITAY 14.
    Hukuk Dairesi E. 2016/10897 K. 2017/306 T. 17.1.2017)

 

KOMŞUNUN TAŞINMAZINA BAKAN KAMERA KOMŞU HAKKI KAPSAMINDA MIDIR?

 

  • Davacılar vekili;
    müvekkilleri ile davalının aynı binada yaşadığını, müvekkillerinin alt
    katta, davalının ise üst katta oturduğunu, davalının evin girişine,
    avlusuna, merdiven kısmına ve balkonuna kamera koyduğunu ve bu kameraların
    müvekkillerinin evin giriş kapısı ve pencerelerine yöneltilerek kayıt
    işlemi yaptığını, özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiğini belirterek el
    atmanın önlenmesine ve kameraların kal’ine karar verilmesini talep
    etmiştir. Mahkemece davanın kabulüne ve müdahalenin önlenmesine, bilirkişi
    raporunda yerleri belirtilen 2, 3, 4 ve 5 numaralı kameraların kal’ine
    karar verilmiştir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi 2016/2792 E. 2018/6717
    K.)

 

 GÜRÜLTÜNÜN KOMŞULUK HUKUKUNDAKİ YERİ NEDİR?

 

  • Mahkemece;
    ehil bilirkişi raporlarına dayanılarak, davalıya ait ve ortak alana monte
    edildiği tespit edilen klima dış ünitelerinden çıkan sesin, keşif
    sırasında dinlenen tanık beyanları da dikkate alınarak davacı maliki
    rahatsız ettiği gerekçesiyle, davanın kabulüyle müdahalenin önlenmesine
    karar verilmiştir. Dava, projeye aykırı olarak ortak alanlara yapılan
    müdahalenin önlenmesi ve eski hale getirilmesi istemine dair olup,
    mahkemece projeye aykırılıklar bilirkişi raporu ile belirlenmiş ve ortak
    alan olduğu anlaşılan bölüme davalı tarafından yapılan müdahale tespit
    edilerek müdahalenin önlenmesine ve eski hale getirilmesine karar
    verilmiştir. Yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmesinde bir
    isabetsizlik bulunmadığından, temyiz itirazlarının reddi ile usule ve
    kanuna uygun olan hükmün onanmasına, 02/11/2017 günü oybirliği ile karar
    verilmiştir. (YARGITAY 20. Hukuk Dairesi E. 2017/4558 K. 2017/8849 T.
    2.11.2017)

 

  • Somut
    olaya gelince; dosyaya ibraz edilen 10.10.2013 tarihli bilirkişi
    raporunda, klima ünitesinin yol cephesinde ve davacılara ait binaya yakın
    mesafede olması sebebiyle oluşan gürültünün çevreyi rahatsız edeceği,
    klima sisteminin izolasyonla gürültüsü azaltılsa dahi kesin çözüm
    olmayacağı, hastane çatısına ya da daha uygun bir yere taşınmasının sorunu
    tamamen çözeceği belirtilmiştir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi E.
    2014/9691 K. 2015/1321 T. 9.2.2015)

 

  • Dosya
    kapsamına ve toplanan delillere göre, davacı ve davalının konutlarının
    bulunduğu mahallenin ilçenin merkezi bir yerinde olduğu, gürültüye neden
    olan köpek sayısının beş adet olduğu, dinlenen davacı tanıklarının da
    köpeklerin çıkardığı ses ve gürültü sebebiyle çevredekilerin rahatsız
    olduğunu belirttiği anlaşılmaktadır. Bu durumda söz konusu bilirkişi
    raporundaki “köpeklerin sürekli havlamak suretiyle çevrede ses
    kirliliğine sebebiyet verdiğine dair keşfen tespit edilmiş bir bulgu
    bulunamamıştır” şeklindeki ifade, davanın reddi için yeterli bir
    gerekçe oluşturmayacağından mahkemece diğer delillerle birlikte tanık
    beyanları da yeniden değerlendirilerek, gerekirse bilirkişilerden ek rapor
    alınarak sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. (YARGITAY 14. Hukuk
    Dairesi E. 2014/17275 K. 2016/4189 T. 7.4.2016)

 

  • Yerinde
    uzman bilirkişilerin huzurunda yeniden keşif yapılarak, davacının meskeni
    ile köpeğin bulunduğu yer arasındaki mesafenin, birbirlerine göre
    konumlarının ve olayın cereyan ettiği mekâna ait özelliklerin
    belirlenmesi, köpeğin gözlenmesi, havlama nedenlerinin gerektiğinde
    veteriner hekime muayene ettirilerek saptanması; bundan sonra rahatsızlık
    verici hâlin davacının katlanma sınırlarını aşıp aşmadığı ve nasıl giderileceği
    hakkında bilirkişilerden yukarda değinilen ilkeler çerçevesinde ayrıntılı
    rapor istenmesi ve sonucuna göre en uygun ve makul önlemin veya önlemlerin
    alınmasına karar verilmesi gerekirken… (YARGITAY 1. Hukuk Dairesi E.
    2009/10159 K. 2009/12611 T. 7.12.2009).

 

 AYKIRILIĞIN NE ŞEKİLDE GİDERİLECEĞİ HÜKÜMDE NASIL YAZILMALIDIR?

 

  • Komşuluk
    hukukunun öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde,
    mahkemece kurulacak hükümde zararlı davranışın giderilme şeklinin ve taraf
    yükümlülüklerinin karar yerinde açıkça gösterilmesi zorunludur. Bu husus,
    6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi hükmü gereğidir. Ne var ki, bilirkişi
    raporlarında zararın giderilme şekli gösterilmemiştir. Hal böyle olunca,
    uzman bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yerinde
    yeniden keşif yapılarak, komşuluk hukukuna aykırı olduğu iddia edilen
    eylemler tek tek değerlendirilerek bu eylemlerin haksızlık teşkil edip
    etmediğinin saptanması; bu nedenlerle davacıya ait işletmede bir zarar
    meydana gelmişse, ne gibi önlemlerle zararın giderilebileceği hususunda
    infaza elverişli rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi
    gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi
    doğru görülmemiştir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi 2016/11248 E., 2019/946
    K.)

 

KOMŞU PARSELE TAŞAN AĞAÇLAR BAKIMINDAN UYGULAMA NEDİR?

 

  • Keşif
    sonucu alınan bilirkişi raporlarında 6227 parsel sayılı taşınmazda bulunan
    ağaçların keşif tarihinden 3 veya 5 gün önce kesildiği, 1 adet ceviz
    ağacının kaldığı ve bu ağacın şu an için zararı olmadığı; ancak
    büyüdüğünde niza konusu olabilecek yakınlıkta olduğundan kökleriyle
    birlikte sökülmesi gerektiği belirtilmiş, mahkemece muhtemel zarar dikkate
    alınarak davanın kabulü ile 1 adet ceviz ağacının kesilmesine karar
    verilmiştir. Halbuki bilirkişi raporunda da belirtildiği şekilde,
    davalılara ait parselde bulunan 1 adet ağacın henüz bir zarara sebebiyet
    vermediği anlaşılmış olup TMK’nin 737. maddesine göre doğmamış zararlar
    için mülkiyet hakkının kısıtlanması mümkün olmayacağından ve TMK’nin 732.
    maddesi gereğince de davalının eyleminin komşular arasında hoş
    görülebilecek dereceyi aşmadığı anlaşıldığından, muhtemel zarar gerekçesi
    ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle
    bozulması gerekmiştir.04.04.2014 tarihli bilirkişi raporunda davalılara
    ait 6228 parselde bulunan ağaçlardan erik ağacı dışındaki ağaçların dikim
    normuna göre duvara dolayısıyla komşu parsele mesafeleri uygun
    olmadığından kökleriyle sökülmesi gerektiği rapor edildiği anlaşılmış
    olup, mahkemece bu rapor doğrultusunda davalılara ait 6228 parselde
    bulunan 14 adet ağacın kal’ine karar verilmesinde bir isabetsizlik
    görülmemiştir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi 2016/11368 E., 2019/1204 K.)

 

  • Somut
    olaya gelince; mahkemece yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda
    davacının taşınmazına yakın (50 cm mesafede) olan incir ağacının davacının
    taşınmazına zarar verdiği belirtilmesine rağmen, zararın giderimi
    konusunda hangi önlem veya önlemlerin alınacağı açıklanmamış; davacının
    taşınmazına uzak (3 metre mesafedeki) olan incir ağacının ise davacıya
    herhangi bir zarar vermediği belirtilmişken mahkemece her iki ağacın da
    sökülmesi suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    Mahkemece, davacının parseline uzak mesafedeki incir ağacı bakımından davanın
    reddine karar verilmesi, yakın mesafedeki incir ağacı bakımından ise
    bilirkişiden ek rapor aldırılarak davacının taşınmazına verdiği zararın
    giderimi konusunda ne gibi önlemler alınacağının tespiti istenmelidir. (YARGITAY
    14. Hukuk Dairesi E. 2015/17747 K. 2016/10086 T. 5.12.2016)

 

  • Somut
    olayda; mahkemece yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporuna göre,
    davacının davalının kendi taşınmazına dikmiş olduğu ağaçlar nedeniyle
    hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir zararının bulunduğu saptanamamış,
    zarar ispatlanamamıştır. Bu durumda yukarıda değinilen ilkelere göre
    davacının komşuluk hukukundan kaynaklanan bir zararı tespit
    edilemediğinden davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması
    doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir. (YARGITAY 14. Hukuk
    Dairesi 2016/11254 E., 2019/1178 K.)

 

  • Ancak,
    davalının kendi taşınmazı içerisine diktiği ağaçların ileride büyüyüp
    davacının taşınmazına gölge yaparak zarar vereceği iddiasıyla açılan
    davaların reddi gerekir. Uzun zaman sonra doğacak muhtemel zararlar için
    mülkiyet hakkının kısıtlanması, mülkiyetin genel kurallarına ve Medeni
    Kanun’un 737. maddesi hükmüne ters düşer. Yapılan incelemede; 04.04.2014
    tarihli bilirkişi raporunda davalılara ait 6228 parselde bulunan
    ağaçlardan erik ağacı dışındaki ağaçların dikim normuna göre duvara ve
    dolayısıyla komşu parsele mesafelerinin uygun olmadığından kökleriyle
    sökülmesi gerektiği rapor edilmiştir. Mahkeme, bu rapor doğrultusunda
    davalılara ait 6228 parselde bulunan 14 adet ağacın kal’ine karar vermiş
    olup, bu karar isabetli görülmüştür. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi
    2016/11368 E., 2019/1204 K.)

 

  • Davaya
    konu olayda uygulama imkânı bulunan TMK’nın 740. maddesi, başkasının
    mülküne geçip zarar veren dal ve köklerin, zarar gören mülk sahibi
    tarafından kesilebileceğini hüküm altına almaktadır. Malik, kendi
    taşınmazı üzerine diktiği ağaçların dalları ve kökleri komşunun
    taşınmazına geçip zarar verdiğinde, ikaz üzerine makul bir süre içinde bu
    dal ve köklerin kesilmesi gerekmektedir. Malik tarafından kesilmediği
    takdirde, komşu bu dal ve kökleri kesip zaptetme hakkına sahiptir. Ancak
    tüm ağaçların kesilmesine dair hüküm kurulmamalıdır.Taşkınlığın
    belirlenebilmesi için mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu
    kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli; yapılacak keşifte kadastro
    mühendisi veya tapu fen memuru bilirkişi yanında ziraatçi bir bilirkişi de
    hazır bulundurulmalıdır. Davalının kendi taşınmazı içerisine diktiği
    ağaçların gölge yapmak suretiyle davacının taşınmazı üzerindeki bitkilere,
    katlanma sınırını aşacak şekilde zarar verdiği yapılan keşif ve uzman
    bilirkişi raporu ile belirlendiği takdirde, bu zarar ağaç dallarının
    budanması veya seyreltilmesi ile giderilebiliyorsa bu önlemlere
    başvurulmalıdır; buna rağmen davacının zararı önlenemiyorsa ağaçların
    kökten kesilmesine veya sökülmesine karar verilmelidir. Komşuluk hukukunun
    öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde ise,
    mahkemece kurulacak hükümde zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf
    yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur. (YARGITAY 14. Hukuk
    Dairesi E. 2015/4990 K. 2017/5946 T. 11.9.2017)

 

  • Bozma
    kararında belirtildiği üzere, üç kişiden oluşan uzman bilirkişi
    marifetiyle davalının ağaçlarının budanması halinde davacının zararının
    engellenip engellenemeyeceği; bunun yanı sıra başkaca önlemlerle davacının
    tarlasındaki ürünün zarar görmesine engel olunup olunamayacağı hususunun
    açıkça tespiti gerekir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi E. 2017/1472 K.
    2017/7632 T. 17.10.2017)

 

  • Somut
    olayda; 17.01.2014 tarihli, peyzaj, ziraat ve inşaat mühendisinden oluşan
    heyet bilirkişi raporu incelendiğinde; davaya konu ağacın ceviz ağacı olup
    tahmini 40 yaşında olduğu, belli aralıklarla dal budamalarının yapıldığı,
    ağacın uç dallarından itibaren 1 metre olacak şekilde gençleştirme
    budaması yapılmasının ağaca zarar vermeyeceğinin bildirildiği
    anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece; 17.01.2014 tarihli bilirkişi heyet
    raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı
    gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bu
    sebeple hükmün bozulması gerekmiştir. (YARGITAY 14. Hukuk Dairesi E.
    2015/3599 K. 2017/3764 T. 8.5.2017)

 

BAZ İSTASYONLARININ KOMŞULUK HUKUKUNDAKİ YERİ NEDİR?

 

  • Davacı,
    baz istasyonunun limit değerlere ve güvenlik mesafelerine uygun olmasına
    rağmen zararlı olduğunu iddia ediyorsa, idari yargıda idareye karşı
    yönetmeliğin iptali davası açması gerekir. Adli yargıda görülecek
    davalarda ise davanın kabul edilebilmesi için öncelikle baz istasyonunun
    yönetmelikte belirtilen limit değerlere uygun bulunmadığı ve sağlığa zarar
    verdiğine ilişkin iddiaların kanıtlanması gerekir. Bunun için de öncelikle
    ölçümleri yapacak olan bilirkişilerin nasıl seçilmesi gerektiği hususu
    açıklığa kavuşturulmalıdır. 21.04.2011 tarihli Resmi Gazete’de
    yayımlanarak yürürlüğe giren “Elektronik Haberleşme Cihazlarından
    Kaynaklanan Elektromanyetik Alan Şiddetinin Uluslararası Standartlara Göre
    Maruziyet Limit Değerlerinin Belirlenmesi, Kontrolü ve Denetimi Hakkında
    Yönetmelik” uyarınca, bu yönetmelikte yer alan güvenlik mesafelerinin
    ölçümünün, üniversitelerin elektrik-elektronik, haberleşme, fizik
    mühendisliği gibi teknik bölümlerinden mezun olan ve ölçüm sertifikasına
    sahip personel tarafından yapılması zorunludur.

 

  • Somut
    olayda; mahkemece yapılan 07.07.2015 tarihli keşif sonucu alınan
    21.07.2015 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu baz istasyonunun
    yönetmelikte belirtilen limit değerlere ve güvenlik mesafesine uygun
    olduğu saptanmıştır. Bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesi
    gerekirken, yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru
    görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. (YARGITAY 14.
    Hukuk Dairesi 2016/10096 E., 2018/9262 K.)

 

  • Takip
    dayanağı Üsküdar 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ilamıyla, “… baz
    istasyonlarının para ile ölçülebilen bir zararı kanıtlanamamış ise de, baz
    istasyonunun zarar verme ihtimali ile birlikte davacıların evine olan
    mesafesi, kansere yol açtığına ilişkin toplumdaki genel kanı ve psikolojik
    ortamın davacılarda tedirginlik ve ümitsizlik yarattığı, yaşam hakkı
    Anayasa’nın güvencesi altında bulunduğundan bahisle, önceki kararda
    direnilerek, 11 ada 69 parsel nolu taşınmaz üzerindeki davalı şirkete ait
    baz istasyonunun kaldırılmasına…” karar verildiği, kararın temyiz
    edilmeden 31.10.2012 tarihinde kesinleştiği, 11.06.2013 havale tarihli
    bilirkişi raporunda dava konusu baz istasyonu antenlerinin ve kablolarının
    söküldüğü, kule altında bulunan sistem odası içindeki baz istasyonu ile
    ilgili diğer elektronik ekipmanın sökülmüş olduğu, kule üzerinde radyolink
    antenlerinin bulunduğu, radyolinkin iki sistem arasında optik görüş olması
    ve antenlerin yönlü olması nedeniyle direkt iki nokta arasında görüş
    sağlandığı, bu antenlerin noktadan noktaya yayın yaptığı, çevresinde yayın
    yapmadığı belirtilmiştir. Takip konusu kararda baz istasyonunun kaldırılma
    gerekçesi, varlığının kişiler üzerindeki psikolojik etkisi olup, radyolink
    antenlerinin bulunması mevcut haliyle kişiler üzerinde aynı psikolojik
    etkiyi yapacağından hükmün infaz edilmediğinin kabulü ile talebin reddine
    karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle icranın geri bırakılması
    yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. (YARGITAY 8. Hukuk Dairesi E.
    2014/25081 K. 2015/4282 T. 17.2.2015)

 

 

Paylaş

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir